15 Aralık 2009 Salı

Büyük Şeylerin Küçük İşaretleri

Sıradan bir karşılaşmaydı; rastlantı eseri aynı anda evine dönen komşuyla asansörde öylesine bir selamlaşmaydı. Ancak, bu kısacık asansör yolculuğunun sonucunun bu kadar sıradışı olacağını ikimiz de bilemezdik.

Bilirsiniz, kalabalık sitelerde komşular arasında pek fazla yakınlaşma olmaz. Herkes bir diğerini gereği kadar selamlar. Dar zamanlarda kısa sohbetler bile olanaksızdır. Asansör beklerken veya asansöre birlikte binmişken belki bir iki kelime söylenir. Fakat bazen de öyle sıra dışı bir şey olur ki, sizi bu silik komşuluk ilişkisinden bambaşka bir netliğe taşır.

Olmasa olmazımız var ya, cep telefonumuz. En çalmaması gereken yerde çalar ya, komşumun ki de işte asansörde çaldı. Telefonun ekranına baktı, bana dönerek mahcup bir gülümsemeyle , “kızım, pardon” dedi.

Kızı ona her ne dediyse, beti benzi attı, kısacık bir “tamam, bekle, geliyorum” cevabıyla kapattı. “İzin verirseniz stop’a basalım, benim hemen aşağı inmem lazım da..” dedi.

Bastık ve geri inmeye başladık. Bu arada doğal olarak durumu öğrenmek istedim. Üzüntüyle, “ Ne yapacağımı şaşırdım. Kız üniversite birde. Geçen seneden beri tuhaf bir durum var, orada burada yığılıp kalıyor. Bir yorgunluk, bir halsizlik, bir çelimsizlik. İyice mıymıntı bir şey olup çıktı. Sürekli nezle, burnu tıkalı, gözü yaşarıyor. Bir elinde burun damlası, diğerinde göz damlası. Marketten eve küçücük bir alışveriş poşetini taşıyamıyor da şimdi beni çağırıyor eşek kadar kız.”

Doktor, tahlil gibi soruları sordum adet yerini bulsun diye, çünkü alacağım cevabı da, durumun ne olduğunu da aşağı yukarı biliyordum: “Yok, hiçbir şeyi yok diyorlar. Şaşırdık kaldık” dedi. Bence olay çok netti de.. bunu nasıl söyleyebilirdim bir anneye?

Yapabileceğim tek şey birlikte markete gidip kızı görmekti. Market dediysem, sitenin içinde, otuz metre uzakta.

Maalesef profili tam tahmin ettiğim gibiydi: Açık uçuk bir beniz, hafif nemli az kanlı gözler, boş anlamsız bakışlar, sıra dışı göz bebekleri, arada bir fırt fırt çekilen burun, yerli yersiz ve illa ki aşırı tepkiler...

Dairelerine kadar eşlik ettim, çünkü niyetim belliydi: Olay yeri inceleme. İsimlerini tahmin ettiğim damlaları gördüm, ayaküstü soracaklarımı sordum, alacağım cevapları da aldım.

Eczacı olduğumu bildiği için komşum fikrimi sordu elbette. Ben de onun dikkatini, neden sadece bu damlaların kullanıldığına çekmeye çalıştım. Bir fikri yoktu, kızının sadece bunlarla rahatladığını biliyordu. Benzer olaylardan ve dolambaçlı yollardan sonuca varırsam kabulünün daha az hasarla atlatılacağını düşünerek lafa başladım:

“Şimdi sizin de içinde bulunduğunuz durum gibi, ben de mesleğe yeni başladığım dönemlerde, bazı ilaçların neden bu kadar çok kullanıldığına bir türlü anlam veremezdim. Örneğin, bunaltıcı yaz sıcağında, soğuk algınlığı için kullanılan tabletten neden bir öğrencinin beş kutu birden aldığını ya da bir öksürük şurubunun neden on kutu birden satıldığını anlayamazdım. Zararsız görünen bir grup ilaç, o yıllarda henüz sağlık bakanlığı tarafından, takibi zorunlu reçeteli ilaçlar kapsamına alınmamıştı; hasta parasını verip istediği kadar alıyordu.

Bir gün gözlerime inanamadım. Gencecik bir adam öksürük şurubunu aldı, kapının önüne çıktı, kutuyu açtı ve şişeyi kafasına dikti. Yine başka günlerde, bir blisteri, yani yaklaşık 10 tableti bir defada içen çok sayıda lise öğrencisi gördüm.

Araştırınca anladım ki, bu ilaçların terkibinde bulunan pseudo efedrin, kodein fosfat gibi maddeler hem alışkanlık yapıyor hem de uyuşturucu etkisi gösteriyorlardı! Gencecik vücutlar, bu basit gibi görünen kimyasallarla yola çıkıp, sonra telafisi mümkün olmayan uyuşturucu dünyasına kayıyorlardı.

Şimdi eczaneden içeri giren, bir insülin enjektörü veya ikilik enjektör isteyen her gence üzülerek bakıyorum. Ertesi gün aynı kişi tekrar aynı şeyleri almak için geliyorsa kahroluyorum.

Tabi ki kızınızın durumu bu değil, o sadece göz ve burun damlası kullanma alışkanlığında. Gözümüzün önünde yaşanan bu, ancak, görmediğimizi bilemeyiz.

Şimdi sevgili komşum, şöyle bir durum da var, madde bağımlısı gençler çevrelerine bazı ipuçları verir: Genel davranış değişimlerinin yanı sıra, kodein, morfin gibi madde bağımlılarının gözbebekleri iğne deliği kadar küçülür; barbitürat, sedatif ve tranklızan bağımlılarının gözbebeği ise aksine çok büyür.

Bir çocuğun gözleri, hep yeni ağlamış da kızarmış gibi oluyorsa dikkat etmek lazım. Bize gece nöbetlerimizde hep bu durumda gelirler ve çok sık gelirler, antiallerjik göz damlası isterler.

Çevremizde masum burun damlası bağımlıları da vardır, ama şöyle bir durum da vardır: Kokainmanların burun septumunda dejenerasyon oluştuğundan, bir süre sonra burun damlasız nefes alamazlar.

Emin olun çok sık yaşıyoruz, bazen anneler gelir, akşamın ilerleyen saatlerinde; utana, sıkıla, sorsam mı, sormasam mı tedirginliğiyle, ceplerinden, bir peçeteye sarılı tablet veya kapsüller çıkarırlar. Alır, inceler ve anlatırız. Getirdiklerinin çok azı masumdur; pek çoğu ise normal bir insanı öldürecek kadar tehlikelidir.

O anneler de önce inanmak istemezler ama sonra başka bir gün yine gelirler, daha çaresiz, daha perişan. Hiçbir annenin ve babanın bu kederi yaşamaması gerek. Onun için önce karşı çıkmak yerine, sakince araştırma yapmak gerek.

Dedim.

Sonrasını demeyeceğim.

Sağlıkla kalın.

0 yorum:

Yorum Gönder